‘Koronayak’ gıda fiyatları

Korona 19 ile adeta ‘koronayak’ bir süreç yaşamaktayız. Ancak ilk şaşkınlık bitti, olayın sıcaklığı geçti... Sağlıktaki koronayaklığa varan dönem zaten ‘pik’ini yaptı. Elimizi yıkayınca, sosyal izolasyona; sosyal mesafeye ve hijyene dikkat edince artık bu pandeminin geçmişteki büyük salgınlardan çok da farklı olmadığını anlamaya başladık.

featured

Ancak geriye ‘ekonomi’ deki ‘pik’ kaldı.
Koronavirüsün ekonomiye etkileri ne olacaktı?..
Ekonominin halkı ilgilendiren bölümü ise şüphesiz geçim olsa gerek.
Geçim için önce beslenebilmek, yani gıda gerek.

İşte artık bu salgın döneminde artık iyice anladık ki; yaşam aslına “gerektiği kadarına” dönüyor.
Bir sürü gereksiz tüketim; bir sürü gereksiz, para, mal mülk işleri bitti.
Bu dönemde halkın “ekonomi denildiğinde” belki de aklına ilk gelen yaşayabileceği gıda maddelerini temin edebilmek ile sınırlı!!

Ya karantina sürecinde gerekli gıdayı bulunmazsa?
Ya sokağa çıkma yasağı uzun sürerse?
Ya fırınlar çalışmaz, markete, pazara, bakkala, tarladan, toptancıdan mal gelmezse?
Ya olmazsa !?

Bu durum, halkın önemli bir kesiminde adeta bir gıda koronafobisini de beraberinde getirdi.
Toplumun önemli bir kısmı, aşırı yiyecek depolama gibi abartılı ve anormal davranışlarda bulunmalarına yol açan ‘koronayak’ bir ruh haline girince de fiyatlar adeta Apollo rampasından roketlenmişden beter oldu!..
Aslında baharın gelmesiyle meyve ve sebze fiyatlarının ve dolayısıyla işlenmiş gıdanın yıllık fiyatlarının düşmesi gerekiyordu.

Oysa; TÜİK’in hesaplamasına göre geçen yıl nisan ayında işlenmemiş gıda fiyatları aylık yüzde 1,8 artarken, bu yıl ise iki katından fazla, yüzde 3,7 artış gösterdi. Dolayısıyla, işlenmemiş gıda yıllık enflasyonu yüzde 3,3 seviyesinden yüzde 5,2’ye çıkarken, işlenmiş gıda fiyatları yıllık artışı ise yüzde 17,8’e ulaştı.
Böylece gıda artış hızı yüzde 11,3’e yükselirken yıllık enflasyon ise yüzde 10,94’ e, 12 aylık dönemde ise yüzde 12,68’ e yükseldi…

Vatandaş, adeta koronayak bir ruh hali ile, “bari bağışıklığımızı artıralım” diyen sarımsak, soğan, kivi gibi C vitamini içeren gıdalara hücum etti (!)

TÜİK verilerine göre kuru soğan yüzde 37,50 arttı. Soğanı, 30,5 ile kivi, yüzde 26,7 ile portakal izledi.
Nisan ayının süper starı ise fiyatı yüzde 46,18 yükselen sarımsak oldu…

Görünürde; tarla, bahçe ve seralardada bir sıkıntı yoktu. Tarım Bakanı sık sık “Türkiye’de gıda arz güvenliğinde bir sıkıntı olmadığını, marketler stokları iyi olduğunu ve rafları dolu durumda olduğunu” söylüyordu.
Ancak, gıda fiyatlarındaki fahiş yükseliş ortada olduğuna göre bu işte bir tuhaflık olsa gerekti.

İsterseniz bu durumu önce yaşadığım bir örnekle zam şampiyonu sarımsak üzerinden anlatmaya çalışayım:
Geçtiğimiz Nisan ayında Malatyalı bir vatandaş, komşu il Kahramanmaraş’tan aldığı sarımsağı 44 plakalı minibüsünün terkisine atıp Ankara’ya getirmiş, Nene Hatun Caddesi’ nde kilosunu 30 liraya satıyordu. Yine geçtiğimiz Nisan ayı başında, sarımsağın Kastamonu Taşköprü’den çıkışı 18 liraya kadar düşmüş, ancak büyükşehirlerdeki perakende satış fiyatı ise 80-100 liraya kadar ulaşmıştı.

Bu örneği bir yana koyun.
Gelelim diğer örneklere:
Nisan ayında TÜİK’ e göre yüzde 37,50 fiyat artışı ile sarımsak ve kuru soğanın ardından patates de yüzde 31,02 oranında arttı.

Oysa, anımsayın, pandeminin kesinleştiği Mart ayının başında patates ve soğan çarşı-pazarda 1 liralara kadar düşmemiş miydi?
İsterseniz örneklere, Nisan ayının sonunda bu köşede yayınlana son rakamları anımsatarak devam edelim:
“Limonun Mersinde dalında alıcısı yok; pazarda 10, markette 12, eve iste 14-15 lira…
Çilek tarlada 2-2,5 liraya alıcı bekliyor; pazarda 10, markette 15, eve iste 17.
Muz ister pazarda 13, istersen markette 15, ister eve iste 17-20 lira.
Güya yumurtanın KDV’sini 1’e indirdiler, onun bile kolisi 15-28 lira.
(Et ve Süt Kurumu stoklarındaki eti ne yapacağını bilemezken) Et 50-120, Peynir 40-100 lira…”
Eee ne diyelim işte serbest pazar!?

Kapitalizmin ağa babası Adam Adam Smith ne demiş; “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler.”
Eh, pandemi sürecinde iyice zor durumda kalan milyonlarca işsizin, açlık, yoksulluk sınırı altındaki emekçinin ve emeklinin üzerinden “geçip gidiyorlar” da doğrusu.
Fazladan yaptıkları ise, klasik Ramazan fırsatçılığı ile koronafobisini bir arada değerlendirivermek olmuş o kadar!!
Ferda HEKİMCİ
TÜKETİCİNİN YANINDA

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Bozüyük Haber Ajansı | Bozüyük Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!