Amerikan iç savaşı yaşanmasaydı Çukurova'nın pamuk tarlaları olmayacaktı

Amerikan iç savaşının başlaması ile birlikte İngilizler çok ciddi bir problemle karşı karşıya olduklarını fark ettiler dünya tekstil piyasasının neredeyse tamamı onların elindeydi, fakat esas sorun dünyanın birincil pamuk tedarikçisinin Amerika olmasıydı.

featured

Ne zaman biteceği belli olmayan bir iç savaş ingilizlerin uzun vadedeki karını ve hegamonyasını darmadağın edecekti. üretim tesisleri duracak, yatırımlar boşa gidecekti zira pamuk olmadığında tekstilden bahsetmek abesle iştigaldir…

İç savaş uzadıkça pamuk tedariği azaldı ve haliyle İngilizler büyük bir şevkle dünyada pamuk tarımı yapılacak diğer arazileri araştırmaya başladılar. dönemin şartları içerisinde makineli tarımdan, sofistike ilaç ve gübreden söz etmek mümkün olmadığından pamuk üretimi ziyadesiyle hassas birtakım iklim ve su koşullarını gerektiriyordu.

Ve İngilizler Çukurova’yı keşfettiler

İngiliz temsilciler Sultan Abdülaziz’e (first of his name) konuyu açtıklarında Abdülaziz yekten kabul etti zira pamuk üretiminin ekonomik getirisi fevkaladeydi ingilizler derslerine iyi çalışmışlar, çukurova’yı derinlemesine tetkik etmişlerdi.

Arazi pamuk üretmeye uygundu, fakat üç büyük sorun vardı:
– Çukurova bataklıktı
– Çukurova’da tarım yapacak nüfus yoktu
– Osmanlı sınırlarında pamuk üretimini bilen kimse yoktu

İngilizler bataklık problemini ve pamuk üretimini bilen insan teminini çözebileceklerine söz verdiler, fakat tarım yapacak nüfus probleminin çözümünü abdülaziz’e bıraktılar. abdülaziz ve şürekası -muhtemelen ingilizlerin verdiği ipucuyla- fevkalade bir çözüm buldu:

Yörükler gerekirse kuvvet marifetiyle iskan edilerek ovaya indirilecekti

Hızlıca ferman çıkarıldı, derviş paşa komutasındaki dördüncü ordu uğurlandı paşanın görevi basitti. İki bin yıldan fazla süredir yazın dağlara çıkıp, kışın eteklere inen ve hayvancılık yapan konar göçer yörükleri ovaya indirecekti…

Derviş paşa nispetle makul bir adamdı evveliyatında yörükleri ikna etmeye çalıştı aşiret reisleriyle toplantılar tertip edildi, yazının başında bahsettiğim göstermelik problemler öne sürüldü fakat yörüklerin cevabı olumsuzdu. Devlete bir ziyanları dokunmamıştı, şimdi koca bir ordunun buraya tehditkarca gönderilmesi gururlarını incitmişti…

Savaş başladı..

Dadaloğlu “ferman padişahınsa dağlar bizimdir!” dedi. gururlu insanlardı yörükler. ruhları şad olsun.
Çatışmalar 9 ay sürdü iki taraftan binlerce insan kılıçtan geçirildi. kozan, kadirli, islahiye gibi kazalar ve çok sayıda kasaba “kuruldu”. bataklığın, sineğin içinde yaşamaya mahkum edilen yörükler etraflarına baktıklarında garip ağaçların tüm ovaya dikildiğini gördüler. daha önceden tanımadıkları, meyve vermeyen, ne işe yaradığını anlayamadıkları bu tropik ağaçlara garip şeklinden ve telaffuz etmekte zorlandıkları adından dolayı “gariptos” dediler.

İngilizler sözlerini tutuyordu; dünya üzerinde suyu en çok seven ağaçlardan olan okaliptüs ağacını onbinlerce sayıda olmak üzere tüm Çukurova’ya dikmişlerdi akabinde mısır’dan binlerce yıllık tarım tecrübesi olan çiftçileri adana’ya getirerek yörüklere tarımı öğrettiler, ki adana’da halen var olan yoğun arap nüfusunun kaynağı bu çiftçilerdir…

İlk getirildiklerine “siz neden buradasınız?” diye soran yörüklere hepsi aynı cevabı vermiştir: “fellah”. arapça’da “çiftçi” anlamına gelen bu sözcük yörükler tarafından benimsenmiştir bu gün dahi çukurova’daki arap soylarına fellah denir..

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Bozüyük Haber Ajansı | Bozüyük Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!