Osmanlı cellatları genellikle çingenelerden seçiliyordu. Cellatlar, padişahın Fermanı ile mahkûmları, eşkıyaları, siyasi suçluları, devlete ihanet edenleri, hırsızları, kısacası çoğu suçlunun idamından sorumluydular.
Cellatlar ayrıca mahkûmları ve suçluları konuşturmak, işkence yapmak ve onları cezalandırmak için de kullanılıyorlardı. Gözü kara ve soğuk kanlı olmalarının yanında genellikle sağır ve dilsizlerin arasından seçiliyorlardı.
MAHKUMA KIRMIZI ŞERBET UZALITIRSA…
Cellat konusunda en bilinen yer Balıkhane Kasrı’ydı. Buradaki mahkumlar zindana atılır, 3 gün boyunca zindanda haklarında karar çıkmasını beklerlerdi. Bunun nedeni padişahın bir anlık kızgınlıkla idam kararı vermesini önlemekti.
3 gün sonunda mahkûmların bulunduğu zindandaki kapı açılır ve kendilerine bir şerbet uzatılır. Bu şerbet eğer beyaz renkte ise idamdan vazgeçildiği ve sürgüne gönderileceği anlamını taşırdı. Eğer şerbet kırmızı renkte ise başımız sağ olsun…
KORKUSU OLMAYAN BİR CELLATBAŞI: KARA ALİ
Cellatlar özel mertebede bulunan kişilerdi ve halk tarafından hiçbir şekilde sevilmezlerdi. Bu işkence makinelerine kimse yanaşmak dahi istemezdi. Osmanlı tarihine adını kara harflerle yazdıran cellatların başında, çingene Kara Ali geliyordu.
ŞAİR NEFİ’Yİ BOĞDURAN CELLAT
Pek çok sadrazamla birlikte onlarca mahkumun canını alan Kara Ali, oldukça korkutucu bir dış görünüme sahipti. Sırtında ve belinde Satırlar, bıçaklar ile gezen, işini kusursuz yapan, oldukça soğuk kanlı bir cellattı.
Kara Ali öldürdüğü onlarca mahkum ve sadrazamın yanında, boğarak öldürdüğü ve sonrasında cesedine taş bağlayarak Marmara sularının derinliklerine attığı ünlüler arasında, şair Nefi bile var.
SULTAN İBRAHİM’İN İDAM EMRİNİ DUYUNCA YIKILDI
İdam ettiği insanların sayısı belli olmayan bu acımasız celladın infazından kaçmaya çalıştığı tek kişi vardı; o da “Deli” lakabıyla anılan Sultan İbrahim’di.
Psikolojik sorunları olan ve ‘deli’ lakabıyla anılan Sultan İbrahim’in Kösem Sultan ve sadrazamları tarafından sarayın düzeni için idamına karar verilmişti. Sultanın hapsedildiği odada, İbrahim’i boğmak üzere görevlendirilen cellat Kara Ali idi. Cellat Kara Ali’nin en mühim eseri, Sultan İbrahim’in katliydi.
Kara Ali; şeyhülislam, Sadrazam Sofu Mehmet Paşa, kazasker ve şakirdi Hamal Ali ile hep birlikte, Sultan İbrahim’i boğmaya gittikleri zaman, sanatında ilk defa yenik düştü. Fakat padişaha el uzatmaya cesaret edemiyordu. Kara Ali yapmamak için yalvardıkça sadrazam değnekle yüzüne gözüne vuruyor, işini yapmasını söylüyordu.
SULTAN İBRAHİM’İN İDAM EMRİNİ DUYUNCA YIKILDI
İdam ettiği insanların sayısı belli olmayan bu acımasız celladın infazından kaçmaya çalıştığı tek kişi vardı; o da “Deli” lakabıyla anılan Sultan İbrahim’di.
Psikolojik sorunları olan ve ‘deli’ lakabıyla anılan Sultan İbrahim’in Kösem Sultan ve sadrazamları tarafından sarayın düzeni için idamına karar verilmişti. Sultanın hapsedildiği odada, İbrahim’i boğmak üzere görevlendirilen cellat Kara Ali idi. Cellat Kara Ali’nin en mühim eseri, Sultan İbrahim’in katliydi.
Kara Ali; şeyhülislam, Sadrazam Sofu Mehmet Paşa, kazasker ve şakirdi Hamal Ali ile hep birlikte, Sultan İbrahim’i boğmaya gittikleri zaman, sanatında ilk defa yenik düştü. Fakat padişaha el uzatmaya cesaret edemiyordu. Kara Ali yapmamak için yalvardıkça sadrazam değnekle yüzüne gözüne vuruyor, işini yapmasını söylüyordu.
YAPMAK ZORUNDA KALDI
“İşini tez tut, biz dışarıda bekliyoruz.”
Sayısız kelle uçurmuş cellat Kara Ali’nin rengi attı. Eski padişah öldürülür müydü? O soğukkanlı, acımasız cellat bu idamla karşı karşıya kaldığında ne yapacağını bilmeyen çaresiz bir adama dönüşmüştü.
SULTAN İBRAHİM’İ GÖZ YAŞLARI İÇİNDE BOĞDU
“Ben bu işi yapamam! Beni öldürün, ama bu işi yapmaya zorlamayın. Sultan İbrahim’e kıyamam!” diyen Kara İbrahim kendi canıyla tehdit edilmişti. Cellat Kara Ali’ye ,kendi canı daha kıymetli geldi. Nihayet Kara Ali, şakirdi ile beraber, Sultan İbrahim’in kaldığı odaya girdi, feryatlar ve gözyaşları içinde Sultan İbrahim’i boğdu.